Altı aydır yazmamışsın oturup olası kıyamet günü yazıyorsun. Olsun "Oku"yla başlayan bir hikayeyi "yaz" la tamamlayalım şanımız yürüsün. Şimdi arkadan Erkin Baba o müthiş introlu şarkısıyla "İnaaaaaaaan kiiiiiii senden başka kimse yok içimde" derken kalkıp ne düşünürsün. Hiç işte. Söylenemeyenler filan derken, pek çok mübarek ve önemli günlerde vuk-u bulduğu üzere platoniğe mesaj atmak için fırsat kollayan naif ergen kız akla geliyor. Bellidir ki bu işlerde imdada birinci sırada yetişmekle birlikte yılda bir kere olduğundan platonikliğin dibindekilerin tercihi yılbaşı, ikinci sırada ise doğumgünleri ki o da yılda bir maalesef de işi "ben seni bak hiç unutmadım hele ki doğumgünün var ya o benim öldüğüm günündür" varsayımından baya iş yapar, üçüncü sırada ise dini ve resmi bayramlar gelir. kurban bayramı gibi ironik açılımlara sahip bayramların dışında bir platoniği en iyi yansıtan şey mesaj atılacak günün özelliğinden ziyade o özelliği ulaşamadığı imkansız aşkının ne gibi ve hangi özelliğiyle özdeşleştireceğidir.
Bu husus hafife alınmadan dikkatle incelenmeli, yalnızca vurgun ve vurulan kişi arasında sessizce sürüp giden aşk sanılan ve cevap mesajı gelme olasılığı düşünüldüğünde bile elleri bir anda yazdan -30ları gören Erzurum'a döndüren hissiyatın karakterini ortaya çıkarmakla kalmayıp, işin içinde aktörlerin ilişkilendirme becerilerine de bakılmalıdır. Örneğin, off puff noooolllur ya bi hadise olsa da mesaj atacak bi yüzüm olsa falan diye düşünen bünye, onca zamandır beklenen o hadise geldiğinde- söz konusu durumda 'özel gün' kafayı olabildiğince iyi çalıştırmalı, rezil ve rüsva olmadan bu işin içinden "sana aşkımdan ölüyorum ve hep öleceğim" demeyi, bu lafları etmeden becerebilmeli üstüne üstlük de özel günle karşıdakinin hayatına dair bir şeyi birleştirebilmelidir. Burda takınılacak tutum ve duruş ziyadesiyle önemlidir. (Parantez okuyucu burada elektrik gitti ortamda hislikablelvuku anacımmmm.. Neyse tırım tırım atarken geldi de devam ettik) Karşıdakinin seçilen özelliği yalnızca günün anlam ve önemine uymakla kalmayıp aynı zamanda yeterince özenle seçilmiş olarak onu yeryüzünde eşi benzeri bulunmayan bir yere koymayı da becermelidir.
Kıyamet kopacağı varsayımıyla Şirince'ye gitmeyerek kanepesinde oturup bilumum mecradan platoniğini takip etmeye çalışan bünye oluşturacağı cümleyi öylesine özenle seçmeli ki defalarca parmaklarıyla oluşturduğu metni beyniyle silip düzeltse veyahut tam tersini yapsa da en emin olduğu noktada o "gönder abiii gönder" tuşuna basabilmeyi şimdiki zamanda da cihaza göre dokunmayı becerebilecek kadar parmaklarını az titretmelidir.Aslında olasılık ya bu, asıl korku rezil olmaktan mıdır yoksa aşkının anlaşılmasını manyak gibi isterken anlaşılmaktan mı korkmaktandır bilinmez ama aslında bu durum tam da en süper okazyanu oluşturmuş olabilir. Ne olacak ki abi en nihayetinde öleceğimi varsaydım öyle de yazdıydım filan diye çevirirsin hayırlısıyla ölmez sağ kalırsak. Hem belki üç buçuk atınca harbici ölümle yüzleşince de bi rahatlarsın bünyeye bir ferahlık bir aydınlanma gelir de boşmuş bu işler dersin belli mi olur.
Velhasıl, bence süper durum, şahane ortam. Otur düşün yaz. Kurgula, şaheserini yarat.. "Gönder kızım saçmalama"
Ve hatta "kıyamete kadar kapattımmmm kalbiMiiiii wohiwohi wohi wohi wohiwohi wohi wohi woooooooo"
"kıyamet kopacak nerdesin" umarım afiyettesin
Bu husus hafife alınmadan dikkatle incelenmeli, yalnızca vurgun ve vurulan kişi arasında sessizce sürüp giden aşk sanılan ve cevap mesajı gelme olasılığı düşünüldüğünde bile elleri bir anda yazdan -30ları gören Erzurum'a döndüren hissiyatın karakterini ortaya çıkarmakla kalmayıp, işin içinde aktörlerin ilişkilendirme becerilerine de bakılmalıdır. Örneğin, off puff noooolllur ya bi hadise olsa da mesaj atacak bi yüzüm olsa falan diye düşünen bünye, onca zamandır beklenen o hadise geldiğinde- söz konusu durumda 'özel gün' kafayı olabildiğince iyi çalıştırmalı, rezil ve rüsva olmadan bu işin içinden "sana aşkımdan ölüyorum ve hep öleceğim" demeyi, bu lafları etmeden becerebilmeli üstüne üstlük de özel günle karşıdakinin hayatına dair bir şeyi birleştirebilmelidir. Burda takınılacak tutum ve duruş ziyadesiyle önemlidir. (Parantez okuyucu burada elektrik gitti ortamda hislikablelvuku anacımmmm.. Neyse tırım tırım atarken geldi de devam ettik) Karşıdakinin seçilen özelliği yalnızca günün anlam ve önemine uymakla kalmayıp aynı zamanda yeterince özenle seçilmiş olarak onu yeryüzünde eşi benzeri bulunmayan bir yere koymayı da becermelidir.
Kıyamet kopacağı varsayımıyla Şirince'ye gitmeyerek kanepesinde oturup bilumum mecradan platoniğini takip etmeye çalışan bünye oluşturacağı cümleyi öylesine özenle seçmeli ki defalarca parmaklarıyla oluşturduğu metni beyniyle silip düzeltse veyahut tam tersini yapsa da en emin olduğu noktada o "gönder abiii gönder" tuşuna basabilmeyi şimdiki zamanda da cihaza göre dokunmayı becerebilecek kadar parmaklarını az titretmelidir.Aslında olasılık ya bu, asıl korku rezil olmaktan mıdır yoksa aşkının anlaşılmasını manyak gibi isterken anlaşılmaktan mı korkmaktandır bilinmez ama aslında bu durum tam da en süper okazyanu oluşturmuş olabilir. Ne olacak ki abi en nihayetinde öleceğimi varsaydım öyle de yazdıydım filan diye çevirirsin hayırlısıyla ölmez sağ kalırsak. Hem belki üç buçuk atınca harbici ölümle yüzleşince de bi rahatlarsın bünyeye bir ferahlık bir aydınlanma gelir de boşmuş bu işler dersin belli mi olur.
Velhasıl, bence süper durum, şahane ortam. Otur düşün yaz. Kurgula, şaheserini yarat.. "Gönder kızım saçmalama"
Ve hatta "kıyamete kadar kapattımmmm kalbiMiiiii wohiwohi wohi wohi wohiwohi wohi wohi woooooooo"
"kıyamet kopacak nerdesin" umarım afiyettesin