gün geçiyor saatler geçiyor. ve yıllar geçiyor. bu kez saçlarımı kestirdiğimde küçüklüğüme dönmek yerine yaşlarca büyüdüm sanki; kırıklarımı değil, yaşlarımı aldım geriye, saçlarım kesildikçe
şimdi iş yerinde önümde sarı meyve kabı-içinde biraz önce canlı duran yeşil can eriklerinden geriye tuz taneleri kaldı. önümde telefonlar, siyah klavye, eski monitör sıkılmanın doğasıyla mücadele ediyorum. Her müzik dinlediğimde olacaksa bu isteksizlik ya da her isteksiz olduğumda müzik dinleyeceksem notalara asmalıyım kendimi.
iki şarkı yoldan çıkardı beni
ne iş ne güç
ne klavyelerine hızlı hızlı dokunan çalışanlar
sadece ufuk var
gün batışı renginde
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder