23 Eylül 2011 Cuma

Yaprak çıkmazı no:25

Hakikatla aramızda bir dert var. Ya o beni istemiyor ya ben onu. Anlaşamıyoruz.
Nasıl anlaşamaz ve tanımlanamaz bir ikili olduğumuz ise en çok bu mevsimde vuruyor başıma. Hakikate dönüşmek için mekan ve zaman arasında bir yerde neyi tahayyül ettiğimi bilmeden düşen bir yaprağın salınımında takılmış haldeyim. Neyse bu tahayyül "kuru dallar arasında sen gelirsin aklıma" cümlesiyle birlikte esen bir rüzgarla katmerli bir karanfil olup düşen gözyaşı oluyor. Bordo karanfil. Başkası değil. Bordo. Koyu kan kırmızı ile bordo arasında bir yerde bile değil.
"Saklamayın hakikati benden doktor. Bilmek istiyorum."
Büyük gözler ve göz kapağını aşıp nereye saplanacağını bilemeyen kirpikler.
sanki biri çıkmış o kirpikleri tek tek yoluyor. Sonra da işaret parmağıyla başparmağı arasında eziyor. Bir tavuğun didklenmesi ne kadar acıklıysa gözlerimde canlanan bu görüntü de gerçeküstü bir rüya kadar terletiyor avuç içlerimi. Bir bakmışsın hayat çizginde bir tırnak izi.
Pek âla bir çikolata ismi olabilecek bu sözcükle derdimin sonbaharda depreşmesi kadar, deliliğin neden bu kadar zor olduğunu düşünemeyecek kadar abuk subuk işlerle meşgul olmaktan dolayı durağan; çıkmaz sokağın içinden geçiyorum. Çıkmaz sokağın içinin hiçbir yere çıkmayacağı tabelada belirtilmişken yine de sokağa girenler gibi, bir çıkmazın kaderini paylaşan apartmanlarda oturanları merak ediyorum. "Yaprak çıkmazı" acaba böyle bir yer var mı?
Bir çıkmaz sokağa, çıkmaz olduğunu bile bile girenlerden biriyle tanıştım ve sanırım yine anlamsız bir soru sordum?
-Afedersiniz, ana yola nasıl çıkarım?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder