5 Mayıs 2011 Perşembe

serotonini nasıl bilirdiniz?

İnsan mutluluğunun fizyolojik kaynaklarından biri olan bu naçizane hormonumuzu nasıl salgıladığımız konusunda çeşitli haber kanallarının çikolata üzerine sarfettikleri geyiklerde geçirdiği kadar bilgim var. Biliyorsunuz anaakım televizyon kanalları her gün kendince reçeteler veriyor sağlığımız için. Kırmızı renkli yiyecekler, yeşil renkli bitkiler, otlar, kurtlar, kuşlar, böcekler... Neyse bu hormon denen hadise çok acayip bir şey olmakla birlikte, dışardan takviyesi sıkıntılı, içerden azlığı akıllara ziyan bir hadise. Yeni tespitim hormonların coğrafi, bölgesel, toplumsal bağlamda ele alınması gerekliliği. Nasıl olsa her şeyi ele alıyoruz bunu da alalım ne olur ki? Her türden muhabbetin içine inceden sızan tıbbi terimler sözlüğü gibi laflar da anlamlı/anlamsız ama bir o kadar da hayatımıza dair söylemi etkileyen unsurlar olarak coşar. Neyse, bırakalım bu gevezeliği de nerden çıktı bu mesele sabah sabah diye anlatayım.
Şahsım, küçüklükten bu yana Heidi ve Polyanagillerden bir kız çocuğu olmamıştır. Ortaokulda, öğretmenlerin beni yanına çağırıp sürekli gülmemden mütevellit nasıl bir ailenin çocuğu olduğumu sormalarını saymazsak, güler yüzlü olmama rağmen, mütemadiyen hüzünlüyümdür. Bu hüzünün kaynaklarına geçmeyeceğim. Hüzün arayüzü ile doğmuşum yapacak bi şey yok. Güler yüzlü olmak ile mutlu olmak arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu iddia edenler olabilir- mümkündür. Fakat olmayabilir de.. Küçük burjuva şımarıklığı olarak ele alınagelmiş mutsuzluklar ve kendi kendini mutsuz etme eylemleri bir yana, hakikaten bence biz mutsuzuz arkadaş! Bir metroya biniyorsun, camda yansıyan insan yüzlerinde bir hayat cıvıltısı görmüyorsun, sokağa çıkıyorsun en az üç tane kavga eden adama rastlıyorsun, anneni arıyorsun daimi hasta zaten. Haber bakayım dedin mi zaten aklına gelmeyen türlü kötülük önünde cereyan ettiğinden mutsuz olmak için çabalamana gerek kalmıyor. Mutsuzluk kendiliğinden oluveriyor. Dikkatinizi çekerim sayın bebeler ve (u)mutsuz çocuklar mutluluğun kendiliğinden ve doğal olarak gelmesi beklenirken mutsuzluk kendinden geliyor. Paket böyle hacı!
Daha pompalasınlar "İşte serotonin salgılayan besinler" işte bilmem ne.. Len en son ne zaman hakikaten mutlu oldun diye sor bakalım kendine? Çekirdekli siyah üzüm yiyince mi? Yeşil biber kızartmasını hop diye ağzına atınca mı? Para kazandığında mı? Kredi kartı borcunu tüm ekstre meblası dahil olmak üzere kapattığında mı? Çocuğun yeni bi ayakkabı giydiğinde mi? İstediğin işte çalıştığında mı? Patronun seni azarlamadan bir gün geçirdiğinde mi? Lavabonu cifleyip, delikten saç topladığında mı? Oturup iki arkadaşınla içkini içtiğinde, üç beş muhabbet ettiğinde mi? Mutluluk da klişe anacım. Mutluluk denen hadiseyi de filtrelemişler. Ne yapsan da filtreli o mutluluk. Biri beni durdursun, hepinizin içine bana yaptıkları gibi mutsuzluk tohumu serptim. Olsun anacım, atın siz ağzınıza siz bir 10 gram çikolata, bir parça muz bak bi şeyciğiniz kalıyor mu? Daha önce bir yazımızda sözünü ettiğimiz muhteşem Balayı kurbiyesinden de yiyerek Muhteşem Sülüman'ın divan edebiyatı kremalı öpücüklerinden de tadarsanız eğer hooooooppp serotonin tavan yapar.
Ey okuyucum; bendeniz dolmuşta "ücretini göndermeyen bir kişi" olarak adlandırılan ve sonrasında çantasına parasını koymadığını farkedip bir anda iç ceplerden birinde iki lira bulan arkadaşınız; müsait bir yerde ineceğim.

Hoşçakalın,

1 yorum:

  1. yazın bende pek çok çağrışım uyandırdı.. ben de yazayım istedim.. ki eminim kendimle baş başa kaldığım ilk yalnız anımda da yazacağım.. hatta belki ben de blog açacağım..

    hormonların coğrafi, bölgesel ve toplumsal olarak değerlendirilmesi fikrin bana çok ilginç geldi doğrusu..insanların burçlarına inanmam ama yılın hangi mevsiminde, ne zaman nerde doğduklarının kişiliklerini etkilediğini düşünürüm hep.. mutluluğu, mutsuzluğu nasıl yaşadığımız.. da bu kişiliğin bir parçası olmalı...

    "hüzün arayüzü ile doğmak".. bu arada güleryüzlü çocukların içinde her zaman bir hüzün vardır.. ben de onlardan biriyim.. nasıl olur bu hem bu kadar mutlu görünüp hem de bu kadar hüzünlü olmak bir arada bilemiyorum. ama belki de pollyanna ile heidi'ye de haksızlık ediyoruz.. belki onlar öyle aptal mutlu olmamışlardır.. kimbilir.. belki de mutluluk - mutsuzluğun aksine - emek harcanarak ulaşılan bir şey olduğundan, farkında olmak ve çabalamak.. insanı bir yanıyla hazdan hazza sürüklerken, bir yandan da yoran ve ehlileştiren bir şey olduğundan.. hem güler yüzlülük hem de hüzün yan yana durabiliyor.. ben mutlu sayılırım aslında.. ama tuhaf olan şey.. senin yazının da bir kaç gündür düşündüklerime eklediği şey.. mutlu olsam da dünyayı değiştirmeyi istiyorum.. hatta mutlu oldukça dünyayı daha çok değiştirmek istiyorum.. işte buna izin veren şey.. yer yer serotonin hormonu.. yer yer.. bünyedeki hüzün arayüzü belki de..

    YanıtlaSil